2010 Kuşağı Öykü Kanonu Soruşturması - 17: Selma Aksoy Türköz

"2010 Kuşağı Öykü Kanonu" adını verdiğimiz ve Türk öyküsüne dergilerde, kitaplarda hayat veren yazarlarımızla birlikte bir soruşturma gerçekleştiriyoruz. Öykücüler, hem kendilerini anlatacak hem de öykü anlayışlarının penceresindeki görünen dünyayı bize aktaracaktır. On yedinci soruştumamıza yanıt veren öykücü ve mütercim Selma Aksoy Türköz olacak. Tokat'ın Zile ilçesinde dünyaya gelmiştir. Kamu Yönetimi, İlahiyat, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümlerinden mezun olmuştur. Tunus Üniversitesinde Karşılaştırmalı Kamu Yönetimi bölümünde lisansüstü eğitimini tamamlamıştır. Hâlen İnönü Üniversitesinde Arap Dili ve Belagati bölümünde lisansüstü eğitimine devam etmektedir. Öyküleri ve çevirileri Hece, Heceöykü, Post Öykü, İtibar, Muhayyel, Dergâh, Tahrir, Karabatak dergilerinde yayımlanmıştır. İlk öykü kitabı Ölmek İçin İyi Bir Gün Değil 2018'in Ağustos ayında İz Yayıncılık etiketiyle çıktı. Edgar Allan Poe'nun Kuyu ve Sarkaç başlıklı çevirisini 2018'in Ekim ayında Ketebe Yayınları bastı. Aynı yılın Aralık ayında Şehrazat'ın Bin İkinci Gece Masalı adlı çevirisini yine Ketebe Yayınları okuyucuyla buluşturdu. Yazar, Poe'nun üçüncü çevirisinin de yolda olduğunu ifade etmiştir. Öykü yazmanın bir değişimden ziyade kendisini inşa etme süreci olduğunu belirtmiştir.


1- Metinlerinizi var eden dil olan Türkçeye bir gün minnet borcunuzu ödemek için ne yapmak istersiniz?
Türkçeye olabilecek en iyi katkım onu öğrenmeye devam etmekle olabilirdi herhâlde çünkü insan bilmediğiyle ayrı düşer ve çatışır. Bir şeyi bilmek onu öğrenmekten geçer, ama alel usul bir öğrenmeyi kastetmiyorum. Aynı zamanda hakkını vererek kullanmak ki bu hem yazma hem konuşma şeklinde olabilir.

2-Türkçede öykünün şimdiki ve gelecekteki hâli nasıldır?
Öykü revaçta olan bir edebî tarz, hızlı duygu aktarımı aslında, kısa ve hızlı. Hız çağı olarak da tanımlanan bugünün dünyasına adaptasyonu kolay olan bir edebî tür. Tek vuruş hakkınız var, bazen öldürücü bazen hayat verici. Bu anlamda gelecekte dünyadaki hızın daha da baş döndürücü olacağını varsayarak (ip uçları öyle söylüyor) öykünün saltanatının artarak devam edeceğini düşünüyorum.

3-Öykü, hayatın neresindedir?                     
Aslında bir konum atfetmekten yana değilim, siz hayatın neresindeyseniz öykü de orada.

4-Öykünün penceresinden Türk şiiri nasıl görünüyor?
Bu soruyu cevaplamak için çok yetkin olduğumu düşünmüyorum. Sadece öyküde olduğu gibi şiirde de arayışların devam ettiğini söyleyebilirim.

5-Yeni medya, edebiyat ve sanata nasıl katkılar veriyor?
Kendimden yola çıkarak cevap vereyim, medya benim için bir çeşit bilgilendirme alanı hâlihazırda. Çalışmalarımı duyurma, edebiyat âlemiyle paylaşma gibi. Aynı zamanda bu saikle hareket eden başka bir edebiyatçının çalışmalarından da ben haberdar olabiliyorum. Yeni çıkan kitaplar, edebiyat adına yapılan güzel işler medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaşabiliyor. Bir çeşit tüketim çılgınlığına dönüşen suni, görünür olma kaygısının ön planda olduğu tarafına girmek istemiyorum, çünkü o sadece sanat ve edebiyata değil, insana zarar veren bir saçmalığa dönüştü.

6-Türk edebiyatındaki eleştirinin icrası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Eskiden eleştiri kelimesi tek başına kullanılmazdı, “tenkit ve inşa” başlı başına bir tarzdı. Bu vasıf göz önünde bulundurularak yapılan eleştirilerin edebiyata ve sanata katkısının devam edeceğine ve muhataplarına yol göstereceğine inanıyorum. Yani benim için eleştiri çift kutuplu bir anlam taşıyor.

7-Yeryüzüne dayanabilmek, özgürlüğe kaçmak için ne/ler yapıyorsunuz?
Çalışıyorum ve öğrenmeye devam ediyorum.

8-Politik düşünceniz bu ülkeye neler söylüyor?
Düşüncenin politikten ziyade siyasi tarafına daha yakınım. Zamana ve zemine göre değişen, çok yüzlü, her türlü düşünceye uzağım. “Politika” kelimesinin anlamlarından birinin de “dumanlı yol” olduğunu biliyorum. Siyasi düşüncem ülkemin geleceği için en iyisini ister tabii çünkü hocam İbrahim Tenekeci’nin ifadeleriyle “Türkiye, ömrümüzün göğüdür. Hep orada başımızın üstündedir. Türkiye en güzel nasibimizdir.”

9-Sanat muhalif midir?
Sanatın muhalif bir tarafı her zaman vardır ve özgür bir alandır. İdeal olanın yanında olan, her türlü sıradanlığa muhalefettir ve sınırları zorlamak. Sanatçı, eserleriyle ideal olana ulaşmaya çalışır. Bu bir duruştur aynı zamanda onun için. Nerede duracağınızı ve ne yapacağınızı birilerinin size söyleyemeyeceği özgür bir alan. Ben muhalifliği tarafgirlik ya da tersi bir durum değil tam tersine özgürlük olarak yorumluyorum.

10-Bu sözcükler hakkında ne düşünüyorsunuz: Kader, gelecek, günah, ölüm, rüya, kayıp, zaman.
Kader: Seçimlerimiz
Gelecek: Daha iyi şeyler yapabileceğime dair umut
Günah: Kimselerin üzerine alınmadığı bir olgu
Ölüm: Yeni bir başlangıç
Rüya: Öteki boyut
Kayıp: Keşkelerimiz
Zaman: Hep bereketlenmesini istediğim şey.

Yorumlar