"2010 Kuşağı Öykü Kanonu" adını verdiğimiz ve Türk öyküsüne dergilerde, kitaplarda hayat veren yazarlarımızla birlikte bir soruşturma gerçekleştiriyoruz. Öykücüler, hem kendilerini anlatacak hem de öykü anlayışlarının penceresindeki görünen dünyayı bize aktaracaktır. Yirmi ikinci soruştumamıza yanıt veren öykücü Ayşe Bağcivan olacak. 6 Ekim'de İstanbul'un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Anadolu Üniversitesi İlahiyat ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinden mezun oldu. Edebiyat öğretmenliği yapmaktadır. Edebiyat konferansları organize etmektedir. Ancak bunlar hangi programlar ben bulamadım. Öyküleri Heceöykü'de yayımlanmaktadır. Alim adlı ilk öykü kitabı -hatta buna novella bile denebilir- Hece Yayınları'ndan Şubat 2019 tarihinde çıktı. Öykü kitabı hakkında Lütfi Bergen kişisel sitesinde bir yazı yayımlamıştır. Okumanızı tavsiye ederim.
1-Metinlerinizi var eden dil olan
Türkçeye bir gün minnet borcunuzu ödemek için ne yapmak istersiniz?
Türkçenin içine
yerleşen/yerleştirilmeye çalışılan yabancı kelimeleri çıkartmak isterim meselâ.
2-Türkçede öykünün şimdiki ve
gelecekteki hâli nasıldır?
Öykü sonradan ortaya
çıkan bir tür olmasına rağmen duyulan ilgi her geçen gün daha da artıyor. Bu da
daha kaliteli eserlerin artmasını sağlıyor. Geçmişteki pek çok öykü şu anki
öykünün dilini etkilediği gibi şu anki öykünün de gelecekteki öykünün dilini ve
kurgusunu şekillendireceğine inanıyorum.
3-Öykü, hayatın neresindedir?
Öykü bazen hayatın tam
ortasında, şimdiki şu anki zamanda, bazen öncesinde eskiye duyulan özlemde,
tekrar tutunmak, dokunmak istenen anlarda. Bazen de olmasını istediğimiz
uzanmak ve uzandığımız o yerde kalmayı dilediğimiz, yaşanmasını dilediğimiz
gelecek zamanlarda. Aslında öykü hayatın her anında, var olmayı dilediğiniz tüm
zamanlarda.
4-Öykünün penceresinden Türk şiiri
nasıl görünüyor?
Öykünün penceresinden
değil ama benim penceremden duyguların daha açık ve net aktarılması bakımından,
hayranlık uyandıran bir tür olarak görüyorum. Yani bir öykü yazımında yazar
kendini pekâlâ gizleyebilir, okuyucuya sanki bir başkasının öyküsünü
anlatıyormuş gibi kendi açmazlarını açabilir. Hatta yazdığı bir öyküdeki bir
tablonun içinde mahzun bakan bir çocuğun gözlerine gizleyebilir kendini. Fakat
şiirde durum böyle değil. Okuyucu bilir ki okuduğu her bir mısra şairin kendi
ruh dünyasından damıtarak akıttıkları. Okudukları şairin yüreği.
5-Yeni medya, edebiyat ve sanata
nasıl katkılar veriyor?
Eserlerin tanıtılmasına
ve daha çok kitlelere ulaştırılması bakımından oldukça katkı sağlıyor
diyebilirim. Hatta bazen edebiyatla ve dahi sanatla ilgisi olmayan birinin
sosyal medyada gördüğü paylaşımdaki bir mısra dikkatini çekebiliyor ve kişiyi
okuduğu mısranın devamıyla buluşturup edebiyatla tanıştırabiliyor.
6-Türk edebiyatındaki eleştirinin
icrası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Objektif bir gözle
değerlendirildiğinde sanatçının kalemini kuvvetlendirdiğine inanıyorum.
Ülkemizde de teknik anlamda eleştiriyi en güzel şekilde icra eden ve sanatçıyı,
sanatına daha da bağlayan eleştirmenler azımsanmayacak kadar var.
7-Yeryüzüne dayanabilmek, özgürlüğe
kaçmak için ne/ler yapıyorsunuz?
Yazıyorum. Yazdıkça yaş
alıyorum; yaşlanıyorum, yaslanıyorum…
8-Politik düşünceniz bu ülkeye neler
söylüyor?
Sev. İnan. Güven. İyi
kötü, güzel çirkin, hak eden hak etmeyen ayırt etmeden sadece sev. Öyle sev ki
kötünün bile içinde iyilik filizlensin.
9-Sanat muhalif midir?
Sanat; kötüye, güzelliğin
karşısında duran, çirkin olan her şeye muhaliftir. Ki zaten sanat bir bakıma da
bu muhaliflikten doğmuştur. Sanatçının “artık yeter” demek istediği noktadan
doğmasıdır. Bir düşünceye bir sisteme, güzellikleri kirleten çirkin olarak
düşündüğü her şeye karşı koyması ile doğmuştur. Elbette bunu sadece düşünceye
ya da sisteme olarak sınırlandıramayız bazen de sanatçının kendine tezat
düşmesinden, yani tam anlamıyla kendine: öfkesine, sevgisine, nefretine, baş edemediği
duygularına muhalif olmasından doğmuştur.
10-Bu sözcükler hakkında ne
düşünüyorsunuz: Kader, gelecek, günah, ölüm, rüya, kayıp, zaman.
Kader: Yol.
Gelecek: bazen geçmişin
aynası bazen umut edilen bazen de istenmeyen.
Günah: Kulun inancı ile
imtihanı.
Ölüm: Sonsuzluğun
başlangıcı.
Rüya: Kâbuslar arasına
serpiştirilmiş lütuf.
Kayıp: Aranan.
Zaman: Hep kazanan.
Yorumlar
Yorum Gönder