"2010 Kuşağı Öykü Kanonu" adını verdiğimiz ve Türk öyküsüne dergilerde, kitaplarda hayat veren yazarlarımızla birlikte bir soruşturma gerçekleştiriyoruz. Öykücüler, hem kendilerini anlatacak hem de öykü anlayışlarının penceresindeki görünen dünyayı bize aktaracaktır. Yirmi beşinci soruştumamıza yanıt veren öykücü Doğukan İşler olacak. 1988'de Antalya'da doğdu. İstanbul Bilgi Üniversitesinde Sinema - TV bölümünü kazandı ancak yarıda bıraktı. Marmara Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Editör olarak çalışmaktadır. Öykü, şiir ve denemeleri Varlık, Yumuşak G, Yeniyazı, İtibar, Üç Jeton, Karagöz, Heceöykü, İzafi dergilerinde yayımlamıştır. Çocuk edebiyatıyla da ilgilenmesi onun en ilginç yönü olarak değerlendirilebilir. Öykü Yapım Çalışmaları Mayıs 2014 tarihinde Dedalus Yayınları'ndan çıktı. Rüya Kadar ikinci öykü kitabı olarak 2016'da İz Yayıncılık tarafından yayımlandı. Dünya Kiracısı Nisan 2019'da yine Dedalus'tan okuyucuyla buluştu. Üçüncü öykü kitabıdır. Çocuk edebiyatına da eserleriyle katkıda bulunmuştur. "Genç Timaş" serisinden çocuk okuyucularla buluşan eserleri: Kekeme Hamlet, Yanlış Masalcı Bay Yanlış, Annemin Gölgesi.
1-Metinlerinizi
var eden dil olan Türkçeye bir gün minnet borcunuzu ödemek için ne yapmak
istersiniz?
Türkçeye
borcumu ödemem mümkün mü, bilemem. Refik Halid Karay’ın o meşhur öyküsündeki
çocuk gibi “Çiviler ağzına batmaz mı senin?” diye soruyorum ama her gün,
Türkçenin karşısında, nerede ve kimlerle olduğumu keyfimden unuttuğumda. Batmaz
çünkü çiviler, Türkçe insanın ağzındayken.
2-Türkçede
öykünün şimdiki ve gelecekteki hâli nasıldır?
Şimdiki
hâli de geçmişteki hâli de ve tahminim o ki gelecekteki hâli de hem iyidir hem
kötü. Her şey gibi. Görmeyi nasıl istersek, yazmayı nasıl istersek öyle. Ama
“unutulan” bir tür olduğu, olacağı konusunda içimde hep bir burukluk var.
Unutulsa da hatırlatanı, hatırlayanı daha çok olur inşallah. İyi okurlar ve
yazarlar daima hak ettiği kıymeti vereceklerdir, hak eden öykü ve öykücülere.
3-Öykü, hayatın neresindedir?
Hayat,
hikâyedir. Hikâyelerden mürekkep bir büyük an. Her saat, her saniye, her mekânda
ve insanla bir hikâyenin içindeyiz. Öykü, form olarak bu hikâyeleri kurmacayla
hamur etmek işi. Hayatı görme işi. Miyop gözlere gözlük, hayatı okumak için bir
kılavuz, karşıdan karşıya geçmek isteyenlerin tutacağı mürekkepli ama dost bir
el.
4-Öykünün
penceresinden Türk şiiri nasıl görünüyor?
Şiir
okuyorum, şiiri önemsiyorum. Yeni şairleri ve şiirleri de takip etmeye gayret
ediyorum. Çünkü tür olarak öykü, şiirin yan komşusu. Aradaki duvarlar pek ince;
dalıveriyor yan komşudaki kavgalar ya da şen kahkahalar çoğu kez öykünüze.
Öykünün penceresinden kafayı çıkartıp bakmalı her yazar bence, bakalım şiirin pencere
önü çiçekleri ne âlemde.
5-Yeni
medya, edebiyat ve sanata nasıl katkılar veriyor?
Birçok
yazardan, kitaptan, filmden, makaleden, sempozyumdan vs. haberim olmazdı sosyal
medya olmasa. Klişe bir laf olacak ama “iyi yanlarını” almak lazım. Kötü
yanlarını da alabilirsiniz tabii ama bu kötü yanların kişiliğinize ve eserinize
pozitif anlamda bir katkı sağlayacağını düşünüyorsanız.
6-Türk
edebiyatındaki eleştirinin icrası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yine
slogan bir cümle: “Bizde eleştiri yok!” Evet, haklılar, yok. (Dert
yanmayacağım, dert yanmaktan iyi şeyler icra etmeye vakit kalmaz yoksa.) Olsun
diye ne yapıyorlar peki? Ne yapıyoruz? Ben taşın altına -elimden geldiğince-
elimi sokmaya gayret ediyor ve gayret edenleri de destekliyorum; özellikle de
güncel eserler hakkındaki eleştiriler bağlamında, bu konuyu önemsiyorum.
Elbette bir dayanağı olan, aklıselime dayanan eleştiriler olmalı; salt alkışla
ya da kargışla eleştiri olmaz. Yapanlar da var çok şükür, sadece diğerlerinden
pek vakit kalmıyor görünmelerine.
7-Yeryüzüne
dayanabilmek, özgürlüğe kaçmak için ne/ler yapıyorsunuz?
Yazı
masama oturduğum zaman, her şey biter. Yazı masamda kalem kâğıt bile olmasa,
bilgisayarım bile olmasa, bana yeter. Yeryüzü silinir, özgürlük dahi kaçar.
Sadece “yazmak” kalır. Zihin ve kalp, başlar söyleşmeye. Gerçi, çoğu zamanki
halim böyle.
8-Politik
düşünceniz bu ülkeye neler söylüyor?
Politik
düşüncem elbette vardır, ama kendime bile pek bir şey söylemiyor. Ülkemiz bize
ne söylüyor, ona kulak kesilmeli.
9-Sanat muhalif midir?
Sanat
muhalif olmaya çalışırsa, “muhalif” olur ama o zaman ortada “sanat” kalmaz.
Sanat tek başına herhangi bir işe yaramıyor, deyip “muhalif” soslar eklediğiniz
şey de zaten sanat olmaz, büyük büyük ihtimalle.
10-Bu
sözcükler hakkında ne düşünüyorsunuz: Kader, gelecek, günah, ölüm, rüya, kayıp,
zaman.
Kader,
modern insanın iman etme noktasında en zorlandığı husus.
Gelecek,
her nefeste bizimle.
Günah,
affedilmeyi umarız her işlediğimizden.
Ölüm,
her nefeste bizimle.
Rüya,
dünyadan çıkış yolu.
Kayıp,
yas tutmasını öğretir ve olgunlaştırır.
Zaman, ne çabuk!
Zaman, ne çabuk!
Yorumlar
Yorum Gönder