2010 Kuşağı Öykü Kanonu Soruşturması - 30: Yunus Meşe

"2010 Kuşağı Öykü Kanonu" adını verdiğimiz ve Türk öyküsüne dergilerde, kitaplarda hayat veren yazarlarımızla birlikte bir soruşturma gerçekleştiriyoruz. Öykücüler, hem kendilerini anlatacak hem de öykü anlayışlarının penceresindeki görünen dünyayı bize aktaracaktır. Yirmi sekizinci soruştumamıza yanıt veren öykücü ve öğretmen Yunus Meşe olacak. 1992'de Malatya'da dünyaya geldi. Gazi Üniversitesi Görme Engelliler Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. MEB'de çalışmaktadır. Eleştiri yazıları ve öyküleri Post Öykü, Hece, İzdiham, Dergâh dergilerinde yayımlandı. İlk öykü kitabı Geç Kalmış Bir Şapka 2017 yılında İzdiham Yayınları'ndan çıktı. 2018 yılında Sait Faik Abasıyanık'ın biyografisini yazdı ve "Sait Faik Kitabı" başlığıyla yayımladı. 2019 yılında çocuk edebiyatı alanındaki ilk kitabı Sihirli Bastonun Tuhaf Maceraları - 1 / Dünyanın Sonundaki Saat Rağbet Yayınları'ndan çıktı. İkinci öykü kitabı Geçmiştir Belki Mecaz Yayınları'ndan okurla buluşmaya hazırlanıyor. Öykülerinin içeriği hakkında yaşadığı günlerden, sokaklardan beslendiğini söylüyor. Ayfer Tunç'u ve Etgar Keret'i çok seviyor.

1-Metinlerinizi var eden dil olan Türkçeye bir gün minnet borcunuzu ödemek için ne yapmak istersiniz?
Türkiye’ye, Türkçeye ve Türklüğe karşı olan borcumu herhangi bir şekilde ödemem mümkün değil. Türk olmayı, Türkçe konuşmayı ve yazmayı Allah’ın bir nimeti olarak görüyorum. Bunun arkasına sığınıp tembellik yapmak da istemem elbette. Ben Dostoyevski ile ilk tanıştığımda Rusça öğrenmek istemiştim. Zamanın bir diliminde Yunus Meşe’nin yazdıklarıyla karşılaşıp Türkçe öğrenmek isteyen birileri olursa borcumu bir parça azaltmış olabileceğimi düşünüyorum.

2-Türkçede öykünün şimdiki ve gelecekteki hâli nasıldır?
Türk Öyküsü, günümüzde verimli bir dönemden geçiyor. Dergilerde, öyküye daha fazla yer verildiğini, öykülerin dergilerin ilk sayfalarına taşındığını görüyoruz. Yayınevleri arka arkaya öykü kitapları basıyor. Bunları göz önüne aldığımızda her şey çok güzel görünüyor ama benim baktığım yerden durum hiç de iç acıcı değil. Sayısal artış maalesef niteliğe yansımıyor. Bu ifade yayımlanan bütün öyküler için geçerli değil tabii. Bunu belirtmem gerekir. Sıklıkla karşılaşmasak da kusursuz, sarsıcı ve akılda kalan öyküler de okuyoruz. Temel sorun ne? Sayısal artış neden niteliğe yansımıyor? Öykünün ayaklarını bağlayan şey ne? Öykünün ayaklarındaki ağırlık, okur ve yazar dünyasında karşıladığı anlamdır. Öykü, çabuk yazılabilen ve çabuk okunan “kapsül metinler” etiketinden kurtulmadan gelecekteki yeri için de iyimser yaklaşmak maalesef mümkün değil.

3-Öykü, hayatın neresindedir?
Öykü, hayatın kendisidir.

4-Öykünün penceresinden Türk şiiri nasıl görünüyor?
Biz şiirle yoğrulmuş bir milletiz. Kavgamızı da sevincimizi de şiirle süsleriz. Bu yüzden “Türk Şiiri” çok büyük bir ifadedir.  Günümüz Türk Şiiri’nde bu büyüklüğü idrak eden şairlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Şairlerin, özellikle sosyal medyanın görünürlük arzusunu tetiklemesiyle birlikte tutuştukları anlamsız kavgalar, politik tartışmalar ve imaj kaygıları dışarıya şairi ve şiirini yok eden bir karmaşa şeklinde yansıyor.

5-Yeni medya, edebiyat ve sanata nasıl katkılar veriyor?
Yeni medya edebiyatımıza maalesef ses çeşitliliği dışında herhangi bir katkıda bulunmadı.

6-Türk edebiyatındaki eleştirinin icrası hakkında ne düşünüyorsunuz?
“Eleştiri” kavramının neyi karşıladığı konusunda sorunlar yaşıyoruz bence. Kastettiğimiz övgü dolu tanıtım yazılarıysa eleştiri de öykü gibi canlı bir süreçten geçiyor. Ancak akademik bir tavırdan bahsederken, keşke daha canlı bir eleştiri ortamımız olsa diyorum.

7-Yeryüzüne dayanabilmek, özgürlüğe kaçmak için ne/ler yapıyorsunuz?
Koşuyorum, fotoğraf çekiyorum ve kabak kemane eşliğinde türkü söylüyorum.

8-Politik düşünceniz bu ülkeye neler söylüyor?
Politik düşüncemin ülkeme söyleyeceği çok fazla bir şey yok. Sev ve üret. Bu kadar.

9-Sanat muhalif midir?
Sanat bir “rahatsızlık” durumu etrafında gelişir. Bu pencereden baktığımızda evet, sanat muhaliftir.

10-Bu sözcükler hakkında ne düşünüyorsunuz: Kader, gelecek, günah, ölüm, rüya, kayıp, zaman.
Kader: “Olacak olan olmuştur”
Gelecek: mi?
Günah: Allah’a giden bin bir yol.
Ölüm: Bazı eşiklerden bir kere geçilir.
Rüya: Asla gerçekleşmeyecek olanın kıyameti.
Kayıp: Bulunmak istemeyenin tesellisi.
Zaman: Hiç ve her şey.

Yorumlar