2010 Kuşağı Öykü Kanonu Soruşturması - 35: Ali Işık

"2010 Kuşağı Öykü Kanonu" adını verdiğimiz ve Türk öyküsüne dergilerde, kitaplarda hayat veren yazarlarımızla birlikte bir soruşturma gerçekleştiriyoruz. Öykücüler, hem kendilerini anlatacak hem de öykü anlayışlarının penceresindeki görünen dünyayı bize aktaracaktır. Otuz beşinci soruştumamıza yanıt veren öykücü Ali Işık olacak. 1979'da Balıkesir'de dünyaya geldi. Üniversiteyi Viyana'da okudu. Heceöykü, Dergâh, Post Öykü, Karabatak, İtibar, Mahalle Mektebi, Muhayyel, Magrib ve Melamet dergilerinde öykü, mülakat ve yazıları yayımlandı. Arz ve Magrib dergilerini kurdu. Melamet dergisinin öykü editörlüğünü yürüttü. Şu anda Pruva Yayınları'nın öykü editörlüğüne devam etmektedir. Evli ve iki çocukludur. İlk öykü kitabı Bekleme Salonu 2014'te Hece Yayınları etiketiyle çıktı. Bu kitap 2018 yılında Arnavutçaya da çevrilmiştir. İkinci öykü kitabı Beni Bu Hikâyeden Çıkart Mart 2017 tarihinde Şule Yayınları'ndan çıktı. Son öykü kitabı Pruva Yayınları tarafından Uzaklık Yaralar Kasım 2019 tarihinde yayımlandı.

1- Metinlerinizi var eden dil olan Türkçeye bir gün minnet borcunuzu ödemek için ne yapmak istersiniz?
Dile göre aldığımız konum bizim anlam dünyamızı ve yaşama biçimimizi etkiliyor. Heidegger ‘Dil varlığın/insanın evidir.’ derken dille insanın bağını kuruyor. Dil insanda var oluyor. İnsan da dil üzerinden varlığına bir zemin buluyor. Türkçeye minnet borcumu ödemekle ilgili ne söylesem havada kalır. Şimdilik dil dikkatini önemsemekten başka yapabileceğim bir şey yok sanırım. 

2-Türkçede öykünün şimdiki ve gelecekteki hâli nasıldır?
Öykünün zirvede olduğu zamanları yaşıyoruz. Öykü kasabadan şehre taşınmış gibi duruyor. Büyük bir alan açtı kendine. Kendini koruyabilecek mi göreceğiz. Bir yandan da yazılan her metnin öykü olabileceği gibi bir kanaat oluşmaya başladı. Türün sınırları dağıldı. İnsansızlaştı. Hünsa metinlere dönmeye başladı. Gelecekteki hâlini bekleyip göreceğiz.

3-Öykü, hayatın neresindedir?
Damarlarında. 

4-Öykünün penceresinden Türk şiiri nasıl görünüyor?
Türk şiiri geniş bir alan. Öykünün penceresinden Türk şiirinin tamamını görmek zor. Oradan bakıldığında şiirin öyküye yakın yamaçları görülebilir. Uzaktan bakmak lazım. Onun da tarifi zor. 

5-Yeni medya, edebiyat ve sanata nasıl katkılar veriyor?
Yeni medya anons alanından başka bir yer değil. Çok şey duyduğumuz ama asıl duymamız gerekenlerin duyulmasını zorlaştıran bir mecra. Uğultulu bir yer. Her şeyi aynı hizaya çeken vasatta toplayan bir yer. Duyurmaktan başka ciddi hiçbir katkısının olacağını düşünmüyorum. 

6-Türk edebiyatındaki eleştirinin icrası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Eleştiri metinlerinin giderek azaldığını görebiliyoruz. Bu azalmanın iki sebebi olabilir. İlki; eleştiri katkı sunmak ister. Sunamadığını, karşılığının olmadığını anlayınca da çekilir. İkinci sebebi de eleştiri emek isteyen bir alan. Bu emeği verebilecek, sabır gösterebilecek eleştirmenler de azalmış olabilir. 

7-Yeryüzüne dayanabilmek, özgürlüğe kaçmak için ne/ler yapıyorsunuz?
Yeryüzünde boşu boşuna yaşamadığımı düşünerek dayanabiliyorum. Kaçarak özgürleşeceğimi düşünmüyorum. Durarak, daha fazla durarak belki. 

8-Politik düşünceniz bu ülkeye neler söylüyor?
Aşırı politik olmamayı. Hikâyenin peşini bırakmamayı. 

9-Sanat muhalif midir?
Muhalif olması gerektiği zaman, evet. Sanat, durması gereken yerde durmalı. Durduğu yer muhalifliği gerektiriyorsa üzerine düşeni yapmalı. Muhaliflik gibi bir zorunluluğu sanata yüklemek sanatın alanını daraltır. Gölgesi nereye düşürse düşsün sanat işini yapar. Bu bağlamda Tarkovsky’nin ‘Sanatın amacı, daha çok, insanı ölüme hazırlamak, onu iç dünyasının en gizli köşesinden vurmaktır.’ tarifi önemlidir.

10-Bu sözcükler hakkında ne düşünüyorsunuz: Kader, gelecek, günah, ölüm, rüya, kayıp, zaman.
Kader: Yolcunun yolu.
Gelecek: Çocuklar.
Günah: Allah affetsin.
Ölüm: Biraz ilerde bizi bekleyen gemi. 
Rüya: Gerçeğin biraz ötesi.
Kayıp: Ardında bıraktığı boşluk.
Zaman: Zamanla anlaşılan bir kavram.

Yorumlar