"2010 Kuşağı Öykü Kanonu" adını verdiğimiz ve Türk öyküsüne dergilerde, kitaplarda hayat veren yazarlarımızla birlikte bir soruşturma gerçekleştiriyoruz. Öykücüler, hem kendilerini anlatacak hem de öykü anlayışlarının penceresindeki görünen dünyayı bize aktaracaktır. Kırk dördüncü soruşturmamıza yanıt veren öykücü Bünyamin Demirci olacak. 1986 yılında Ordu'da dünyaya geldi. Anadolu Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldu. Atatürk Üniversitesi Radyo Televizyon bölümüne devam etmektedir. Elektronik teknik uzmanı, video editörü olarak bir özel sektör kurumunda çalışıyor. Yazar Ali Ural'ın öğrencisidir. Evli ve bir çocuk babasıdır. Öykü ve denemeleri Karabatak, CF, Nihayet dergilerinde yayımlandı. İlk öykü kitabı Kelebeğe Tapan Adam Şule Yayınları'ndan 2015 yılında çıktı. İkinci öykü kitabı Yeraltı Bulutları 2016 yılında yine aynı yayınevinden okuyucuyla buluştu. Ney üflemektedir. Bir sinema meraklısıdır.
1-Metinlerinizi
var eden dil olan Türkçeye bir gün minnet borcunuzu ödemek için ne yapmak
istersiniz?
Oğlumun
Türkçeyi güzel kullandığını görmek isterim. Birkaç tane şiirim olsun isterim.
Türk musikisini hakkıyla öğrenebilmeyi, en azından birkaç taksim yapabilmeyi
isterim. Bitmez bu sıralama. Dilin hakkı nasıl ödenir, yazdıklarım,
yazacaklarım bunun ne kadarını karşılar bilemiyorum. Dil deyince aklıma şiir
geliyor onu biliyorum.
2-Türkçede
öykünün şimdiki ve gelecekteki hâli nasıldır?
Öyküdeki
hareketlilik herkesin malumu… Çok güzel eserler ortaya çıkıyor. Bazen
yetişemiyoruz bile bu hıza. Sanırım zamanımız gereği, iki üç durak gidene kadar
okunacak bir tür olarak öykü okuyucunun da tercihi oluyor. Bazı deneysel
çalışmaların dozunun kaçtığını görüyorum. Kurgudan kaçmanın yolu olarak
deneyselliğe sığınılıyor. Geleceğe dair bir şey söylemek doğru olmaz. İnsan
değişiyor öykü de onun kadar değişir diyebilirim sadece.
3-Öykü,
hayatın neresindedir?
Her
yerinde. Dünyanın sunduğu “gerçeği” yenip yeni bir “gerçek” üretir yazar. Yaşamdan
sıçramayan, onunla bağ kuramayan yazar bu yeni gerçeği oluşturamaz.
4-Öykünün
penceresinden Türk şiiri nasıl görünüyor?
Ben
nesirden daha çok şiir okuyorum. Okuduğum nesirlerde de şiir damarını arıyorum.
Aldığım dergilerde ilk önce şiirleri okuyorum. Güzel bir dizeyle
karşılaştığımda onu uzun zaman taşıyorum zihnimde. Şiire hikâyenin bulaşması
tehlikeli ama hikâyeye şiir karıştı mı lezzeti bir başka oluyor. Doz meselesi
tabi… Fazla şiir hikâyeyi denemeye yaklaştırıyor. Cevap dağıldı sanırım,
toparlarsam, çağın şiiri ne kadar güzelse diğer türler de o kadar güzel oluyor.
Sanatın her alanını etkiler şiir.
5-Yeni
medya, edebiyat ve sanata nasıl katkılar veriyor?
Tanışmalar
arttı. Yüz yüze olmasa da herkes birbirini hemen hemen tanıyor. Haber almak
kolaylaştı. (Kolaylaşan şeylerden korkarım.) Bilemiyorum. Teknoloji beni korkutamıyor
her şeye rağmen. (Ya da emin değilim.) Her şey eskiden daha iyiymiş
demeyeceğim. Eserin yolculuğunda çok tıklanmak, duyulmak önemli mi emin
değilim. Zira eserler “Retweet” edildiği kadar okunmuyor.
6-Türk
edebiyatındaki eleştirinin icrası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Akademik
yaklaşımları önemsiyorum. Makalenin diline ihtiyaç var eleştiride. Bunun dışında genellikle duygusal bir bakışla
yazılıyor ve deneme dili kullanılıyor. Yazarın poetikasına dair tahminler
yürütülüyor vs. Cevaba ek olarak, Ömer Lekesiz’in öykü üzerine yapmış olduğu
çalışmaları seviyorum. Necati Mert öykü için ne söylese dikkate alırım. Hüseyin
Su’nun her öyküsünden kendime eleştiri çıkarabilirim. Hocam Ali Ural’ın
eleştirisine güvenirim. Naime Erkovan’ı örnek alırım.
7-Yeryüzüne
dayanabilmek, özgürlüğe kaçmak için ne/ler yapıyorsunuz?
Bunu
başarabiliyor muyum emin değilim. Yeryüzüne dayanamıyorum ve kaçamıyorum
sanırım. Kitap okuduğumda kendimi huzurlu hissediyorum. Bir de bazı mekânlar
bana bu huzuru hissettiriyor. Öykü yazdığımda sorunsal olarak seçtiğim dertten
kurtulmak isterdim. Fakat Bilge Karasu’nun “Bunları yazmakla çıldırmaktan
kurtulunur mu?” dediği yerdeyim. Yine sanırım, yeryüzünde kaçış yok ölümden
başka.
8-Politik
düşünceniz bu ülkeye neler söylüyor?
Politik
düşüncem, evlerden televizyonları söküp atın, diyor. Okuyun, dinleyin,
söyleyin, susun, diyor. Yerli düşün! Bisiklete biniyorsan bile bir felsefesi
olsun, diyor.
9-Sanat
muhalif midir?
Sanat,
sanattır. Sanatçının her şeyini sırtlanmaz. Propaganda malzemesi değildir,
kalitesi irtifası düşer. İnsanla ilgilenir. Gündemin ya da tarihin öne
çıkardığı şeylerin ağına dolanıp kalmaz. Soruya dönersem, sanat muhaliftir,
sanatçı muhaliftir gibi sözler bana boş geliyor. Sanatçı, herkesin baktığı
şeyde başka bir şey görür, onu gösterir. Buna muhalefet denmez.
10-Bu
sözcükler hakkında ne düşünüyorsunuz: Kader, gelecek, günah, ölüm, rüya, kayıp,
zaman.
Kader:
Sadece iman edilir. Sorgu ve şüphe kaldırmaz.
Gelecek:
Mi acaba?
Günah:
Kalbin siz yaparken huzursuz olduğu şeyler.
Ölüm:
Çok merak ediyorum.
Rüya:
Az görüyorum. En son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum. Önemsiyorum.
Kayıp:
Değerini yitirdiğinizde anladığınız her şey.
Zaman:
Saatin ölçtüğü bir şey olduğuna inanmıyorum. Çünkü bazen saat çalışsa da zaman
duruyor.
Yorumlar
Yorum Gönder