2010 Kuşağı Öykü Kanonu Soruşturması - 51: Yunus Nadir Eraslan

"2010 Kuşağı Öykü Kanonu" adını verdiğimiz ve Türk öyküsüne dergilerde, kitaplarda hayat veren yazarlarımızla birlikte bir soruşturma gerçekleştiriyoruz. Öykücüler, hem kendilerini anlatacak hem de öykü anlayışlarının penceresindeki görünen dünyayı bize aktaracaktır. Elli birinci soruşturmamıza yanıt veren öykücü Yunus Nadir Eraslan olacak. 1970 doğumludur. Aslen Sivaslıdır. Öyküleri Edebiyat Ortamı, Heceöykü gibi dergilerde yayımlandı. İlk öykü kitabı Çırak 2018'de Hece Yayınları'ndan çıktı. Edebiyat Ortamı dergisinin öykü yıllığı projelerinin bazılarını üstlendi. Aynı derginin yayın kurulundaki görevine devam etmektedir. 


1-Metinlerinizi var eden dil olan Türkçeye bir gün minnet borcunuzu ödemek için ne yapmak istersiniz?
Dil ana gibidir. O borç nasıl ödenir bilemiyorum. Her yazar gibi ben de borçlu kalacağımı düşünüyorum.

2-Türkçede öykünün şimdiki ve gelecekteki hâli nasıldır?
Şimdilerde genç öykücüler konu ile kuram arasında sıkışmış durumdalar. Son yıllarda öykü kuramını konu edinen birçok eser yayımlandı sonra öykü atölyelerinde de işlenir oldu öykü kuramları. Hal böyle olunca gençler ellerinde ne var ne yok kurama serip anlatmaya başladılar. Bazen öykü mü okuyorum yoksa anlatıcının -yazarın mı demeliyim- hezeyanlarını mı okuyorum ayıramıyorum. Anlıyorum ki arkadaş bilinç akışına fena takılmış. İyi de malzeme yok. Üç cümlede malzemeyi tüketip dili dolandırmaya başlıyor. İmdi ben en vahimden başladım lakin günümüz Türk öyküsü nitelik açısından çıtayı çok yükseltti. Bu yükselişte süreli ve süresiz yayımların ciddi rolünün olduğunu düşünüyorum. Her yıl yayımlanan öykü sayısı çok ciddi rakamlarla ifade ediliyor. Buna kitapları da eklersek bu kadar büyük yığın arasından çok nitelikli ürünlerin çıktığını da görüyorum.
Gelecek için öngörüme gelince daha minimalist yaklaşımlarla eser verileceğini düşünüyorum.

3-Öykü, hayatın neresindedir?
İnsanın yapıp ettiği hiçbir şey kendinden bağımsız değil ki. Öykü de bizatihi hayatın içindedir.

4-Öykünün penceresinden Türk şiiri nasıl görünüyor?
Sezai Karakoç, İsmet Özel gibi vokabüler (ses sahibi) şairler kalmadı artık. Erdal Çakır ustanın şiirlerini zevkle okuyorum. Çünkü Erdal Çakır şiirinin arkası dolu; kumaşı kaliteli, malzemesi çok güçlü ve geleneğin içinden gelen zarif sesi beni büyülüyor. Ali Emre de öyle.

5-Yeni medya, edebiyat ve sanata nasıl katkılar veriyor?
Satın alıyor.

6-Türk edebiyatındaki eleştirinin icrası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bizde eleştirinin varlığından söz etmek mümkün değil. Eleştiri, körler sağırlar birbirini ağırlar, mesabesinde ilerliyor. Bir Cemil Meriç, Fethi Naci yok artık.

7-Yeryüzüne dayanabilmek, özgürlüğe kaçmak için ne/ler yapıyorsunuz?
Bir şey yapıyorum dersem yalan söylemiş olurum. Yazmak benim için bir kaçış değil. Yazarak kaçtığını söyleyenlerin çoğu da numara çekiyor. Bakmayın siz onlara.

8-Politik düşünceniz bu ülkeye neler söylüyor?
Rabb’im bu necip milleti tarihte olması gereken yere bir daha getirsin. Rabb’imin sonsuz merhameti ve adaleti bu necip milletin eliyle bir kez daha yeryüzüne yayılsın diyor.

9-Sanat muhalif midir?
Trajedinin olduğu her yerde sanat muhaliftir.

10-Bu sözcükler hakkında ne düşünüyorsunuz: Kader, gelecek, günah, ölüm, rüya, kayıp, zaman.
Kader: Yapıp ettiklerimizden başkası değil.
Gelecek: Gelirse görürüz.
Günah: Tövbe Ya Rabbi, hata râhına gittiklerime, / Bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime!
Ölüm: Ölüm, ölüm hezen ölüm, evden eve gezen ölüm.
Rüya: Sinemanın asla ulaşamayacağı bir imkân.
Kayıp: Bulmak
Zaman: Kısa, kıpkısa, kıssa…

Yorumlar